27 Nisan 2011

Masumiyet...

Hiç bir zaman o masum kızlardan olamadım ben. Tatlı dilli, güler yüzlü, sevimli...
Hangi katagoriye girdiğimi de hiç bir zaman sorgulamadım. 
Deli? Zırdeli?
Ne isem o olmaya çalıştım bunca zaman. Bağırmak istediğimde bağırdım, ağlamak istediğimde ağladım, gülmek istediğimde delice... Hiç bir zaman olanı, biteni sorgulamadım. Bu yüzden isyanda etmedim. Tek düzede yaşamadım hiç bir zaman. Hiç bir zaman ikili de!
Ne isem; oydum...

Bir tek içimdekileri dökemedim kimselerin yüzüne. Sevdim! Çok sevdim! Delice, özgürce, çocukça. Ağlaya, ağlaya sevdim çoğu zaman. Kanaya, kanaya avuçlarım!
Belli etmedim...
Gaddardım çoğu zaman, çoğu zaman vurdumduymaz. Çekip gittim hep bir kalemde! Bir kalemde sildim olanı, biteni, yaşanılanı, aşkı, sevgiyi!
Banamısın demedim...
Ağladım çoğu zaman, çoğu zaman öldüm bile
Ölümü gördüm, gömdüm kendi içime...

...
Annem hep derdi ki 'Çok konuşan insandan korkma kızım!'. Ahh be anneciğim ben çok konuştum da ne oldu diyesim geliyor...

...

Şimdi dün olmaya yüz tutmuş acılarımla kimselere belli etmeden, belli etmeden olanı biteni, yaşamaya çalışırken sanırım yosun tutuyor çakıl taşlarım. Öyle kabukta bağlamıyor yaralarım, kanamıyorda. Aramıyor da artık masumiyeti. 
Şimdilerde masumiyet; dünyanın çivisi çıkmış hali...



0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.