2 Mayıs 2011

Bir aşk ölürken...

"Hiç bir kelime oyunu yapmadan, ip üstünde cambaz gibi koşmadan sadece ayağa kalkıyorum. Altında farklı bir anlam arama, bir daha asla seni seviyor olmayacağım..."

Ne güzel söylemiş yazan. Ne de güzel anlatmış iki satırlık kelimelerle işin özünü. 'İp üstünde koşmadan sadece ayağa kalkıyorum, altında farklı bir anlam arama, bir daha asla seni seviyor olmayacağım' diye. Böyle değil midir sahiden? Bin bir takla atıp, bin bir kelime oyunu yaparken aşk uğruna, bir de bakmışız ki hiç bir anlamı yoktur sevilen için. Ya sonra? Sonra mı ne olur? Sonrasında da hiç bir şey olmaz inanın. Sevmeye niyeti yoksa bir insanın zorla sevdiremezsiniz kendinizi. İnanın hiç bir önemi yoktur dediklerinizin, söylediklerinizin, söylemek istediklerinizin... 

Çünkü O, hayatını doldurmuştur bir kere kendine ait şeylerle. Sizin sevginize ihtiyacı yoktur. Yoktur işte! Siz sevmişsiniz, sevmemişsiniz kimin umurunda? Mevsim bahar olmuş siz buz tutmuşsunuz, susmuşsunuz çoğu zaman, çoğu zaman boğulmuşsunuz suskunluğunuzda, kime ne! Ona ne! Sanane! Banane! Yoktur işte anlamı! Yoktur! Bilirim zordur kabullenmek, zordur yeniden, yeni baştan başlamak. En başa sarmak olanı biteni, gideni geleni, herşeyi, herkesi!
Bilirim zordur kabullenmek bir aşk ölürken; ölümün gerçeğini...

Şimdi ben buz tuttum Sevgili...
Ayazına çarpa çarpa soğukluğunun bir yanım sağır şimdi. Ellerim mühürlü, mühürlü dilim damağım. Kurudu yokluğunda sahiplendiğim umutlar.
Şimdi gündüzler öksüz, geceler yetim...
Şimdi sensizlik sessiz, dili dudağı yok sevgilerin.
Tadı bozulmuş bir yanı saydam anıların.
Hala taze, hala alabildiğine senken İstanbul, kolu kanadı kırılmış martıların!
Hani dönsen diyorum, hani başımı çevirdiğimde karşıma çıksan şu kaldırımdan.
Hani dili olsa da bir konuşsa yokluğunda geçen günler.
Hani bir bir anlatsa sana sensizliği...
Sessizliği...
Kimsesizliği...
Hani bir anlatabilsem başı boş deliliğimi! Çok değildi hani, çok değildi istediğim el sürmeye korktuğum gözlerinden, bin bir bahara salan sözlerinden, içine sakladığın kalbine gömdüğün gerçeklerinden, senden, benden... Çok değildi inan istediğim bizden!
Korkmuş muyduk sahi? Yenilmiş miydik kendimize? Ne zaman biz olmaktan çıkmıştı bu duygu?
Ne zaman kaybetmiştik birbirimizi...

Şimdi sen, bensiz yaşarken yeni günlerini; dünlerin emaneti var bize Sevgili!
Sen, sen olmayı unutma sakın!
Ben olabilmeyi çoktan unutmuşsun besbelli...


0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.