8 Şubat 2011

Hoşça'kal Sevgilim...

Birkaç zaman öncesiydi... Zamanın birkaç adım ötesinde, ellerin ellerimde, dudakların avuç içlerimdeyken; ben unutuyorum...
Hoşçakal Sevgilim...
Hoşçakal teninde terimin kaldığı adam...
Hoşçakal Sevdiğim...
Hoşça... Kal...

Böyle başlıyordu bir veda sahnesi damarlarımızda. Utanarak ve umurak yüzümüz kızarmadan hayattan mutlu olmayı, son kez bile el sallamadan birbirimize vedalaşıyoruz...
Ve böyle kapanıyordu perdeler iliklerimizde, son bir şarap, son yudum, son umut, son istek, son arzu ne varsa birbirine karışıp ayrılıyoruz düşlerimizden! Yüzyüze geldiğimiz birkaç anıdan ibaretti oysa herşey...
Yaşanılası birkaç dakika, umulmadık bir duygu... Hasret...
Ne ara sinmişti üzerime kokun hatırlamıyorum... Ne ara bölüşmüştük içimizdeki kimlikleri, ne ara sen ben olmuştun, ne ara ben sen?
Ne ara kaybetmiştik birbirimizi?
Ve ne ara bulmuştuk...

Zamanın birbirine karıştığı anlardan birindeyim bu gece... İlk defa içki içen biri gibi tek bir yudumda karışıyorum hayallere... Kendini kaybedip, bulmak istemeyen biri kadar aciz, aslında bunu bile beceremeyen biri kadar güçlü... Karışırken kokun odama, karışırken adın, sıfatın suratıma ve karışırken yokluğun varlığınla kesişen anılara, aslında hatırlanacak hiçbir şey yaşamadığımızı anlıyorum.
Birkaç anı dışında...
Anlatılası tek şey yüzümüzün güldüğü birkaç saniyeydi işte...
Birkaç mutlu olduğumuz an...
Gerisi yoktu zaten...
Gerisi anlamsız...
Gerisi saçma sapan!
Gerisi önemsiz...

Gerisi... Sen... Ve... Ben...

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.